giresunda bir dairem var pimapen yaptırmayı düsünüyorum yanlız 2 tane katlanır kapı düsünüyorum ölçüleri uzunluğu 3m 10cm yükseklik 2m 25cm bir dire ise 2m 10cm-yükseklik 2m-25cm bunu giresundaki bayiniz varmı buraya yaptırma olasılığı varmı diğelerinin fiatını tamin ederiyom ama bu katlanırkapıların tahmin ederiyorum verdim olçülerdekinin fiatını verebilirmisiniz bilgilendirirseniz sevinirim
28 Ekim 2010 Perşembe
12 Ekim 2010 Salı
Pimapen şikayetleri
2008 mayıs ayında bayiniz olan eminpen bayrampaşa -istanbul takılan pimapen pencere sisteminde sorun var görüşmek istiyorum.Sorunum 2008 MAYIS ayında iki adet çift camlı penceree sistemi pvc doğramı sistemi takılması için eminpen BAYRAMPAŞA Firmasınla görüştüm oda sizin bayiniz olduğunu buna istinaden işi kendisine verdik . Pencere sistemleri zamınında takıldı ancak havalar kuru ve sıcak yani yaz aylarılarına denk geldiğinden pencere sisteminin yağmur suyu alacağı tahmin edilmedi.
Kış ayları gelip yağmurlar başladığında birinci doğramada herhangi bir şey olmadığı ikinci doğrama sol taraftan yağmur suyu içeri alıyordu. Defalarca söylememizde yağmur suyu kesin sözüm bulunamadı. Hatta Fabrika dan mühendis getirilecek dendi ancak o da lafta kaldı.
Sizde ricam bu sorunma çözüm olmanızdır.
Kış ayları gelip yağmurlar başladığında birinci doğramada herhangi bir şey olmadığı ikinci doğrama sol taraftan yağmur suyu içeri alıyordu. Defalarca söylememizde yağmur suyu kesin sözüm bulunamadı. Hatta Fabrika dan mühendis getirilecek dendi ancak o da lafta kaldı.
Sizde ricam bu sorunma çözüm olmanızdır.
Etiketler:
bayrampaşa,
firması,
istanbul,
pencere,
pimapen,
pvc,
yağmur suyu
19 Temmuz 2010 Pazartesi
El emeği gözümün nuru
Blog dünyasını keşfettiğimden beri çok güzel insanlarla tanıştım. Ve bu güzel insanlardan da çok şey öğrenmeye başladım. Kendileri gibi güzel bloglarını
gezerken ve yorum yazarken inanılmaz keyif alıyorum. Kimisi çok güzel yemekler, tatlılar yapıyor; kimisi diyar diyar geziyor; kimisi şirin bebişlerini büyütüyor; kimisi de harika tasarımlar yapıyor.
Sema, işte o güzel insanlardan. Tasarımlarından kendime ve bir arkadaşıma hediye almıştım; almaya da devam edeceğim çünkü hem el emeği göz nuru hem de hiçbir mağazada bulunmayan özel tasarımlar. Bana bir de sürpriz yaptı sağolsun ve beni şaşırttı.
Bir değil tam 3 tane hediye gönderilir mi? Semacığım çok teşekkür ederim tekrar tekrar. Yastıklarını çok beğeniyordum zaten ama runnerlarda muhteşemmiş. Ellerine sağlık.
30 Nisan 2010 Cuma
19 Nisan 2010 Pazartesi
17 Nisan 2010 Cumartesi
8 Nisan 2010 Perşembe
5 Nisan 2010 Pazartesi
Ev planları kat planları çizimleri
Sadece benim hayalim değildir muhakkak, sizlerin de "aahhh evet benim de"
dediğinizi duyar gibiyim. Tam tamına hayalimdeki Ev planları kat planları çizimleri
manzaranın
olduğu ev işte böyle bir şey. Evin en önemli özelliği dikkat ettiyseniz perdelerinin olmaması. Zaten ne gerek var ki! Ben de hep perdeleri olmayan bir ev düşlerim.
Uçsuz bucaksız denizi doya doya seyredebileceğim bir ev.
Düşünsenize
uyanıyorsunuz ilk gördüğünüz şey masmavi bir şey; banyo yapıyorsunuz birlikte;
misafirlerinizi karşılıyorsunuz size eşlik ediyor;
kitap okurken arada başınızı kaldırıyorsunuz, göz kırpıyor...
Ooo insan daha başka ne ister ki! Sağlıklı bir beden ki bu keyfi doya doya yaşayabilesin...
3 Nisan 2010 Cumartesi
Sepet Modelleri
Ben de kesinlikle sepet hastalığı var. Evde birçok amaçlı bilumum sepet olduğu halde yine de nerde bir sepet görsem kendimi zor tutuyorum almamak için. Ama bu boncuklu Karadeniz sepetine asla hayır diyemezdim. Bu arada nereden aldığımı söyleyeyim: Samsun'dan.
Etiketler:
boncuku,
evde,
karadeniz,
samsun,
sepet,
sepet fiyatları,
sepetciler,
sepetler
2 Nisan 2010 Cuma
Fethiye Tekne turları
Cumartesi günü bir Fethiye klasiği olan tekne turumuzu yaptık. Hazır buradayken biraz foto koyarak az da olsa kendi izlenimlerime yer vermek istedim. Fethiye'de tatil yapmanın en keyifli tarafı da tekne turları. Turlar sayesinde Fethiye ve Göcek'in güzel koylarında ve temiz sularında yüzmek çok güzel ama benim için bu turların asıl cazip tarafı uçsuz bucaksız denizi kuşbakışı seyredebilme lüksü. Ve doyasıya iyot kokusu. Sabah saat 10:30'dan akşam 18:30'a kadar bir gününüz deniz üzerinde geçiyor. Bu turların kişi başı fiyatı (teknelere göre değişiyor) 20-30 TL arasında. Bu fiyata öğlen yemeği dahil; tekne içinde yaptığınız ekstralar ise size ait.
(Bilmeyenler için;
Fethiye ile ilgili daha fazla ve ayrıntı bilgilere yan taraftaki blog listemde yer alan
Etiketler:
Fethiye,
fiyatları,
göcek,
öğle yemeği,
tekne turları,
tekne turu,
temiz,
yüzmek
30 Mart 2010 Salı
Kozmetik blogları
Öncelikle citykozmetik.com 'dan çok çok çok özür diliyorum. Benim blogculuğumda bu kadar işte. Sema beni mimleyeli epey olmuştu ama benim akıl beş karış havada; unutmuşum. Sema’nın niye sesi soluğu çıkmıyor diye blogunu gezerken birden ne göreyim “eyvahh dedim ben mimlenmiştim”. Hatta bunu yüksek seslendirince annem bir an korktu “ne olmuştun ne olmuştun??” diye. Bir de mimlenmenin ne olduğunu anneme anlatma kısmı var ki neyse... Mimlenmiş mimlenmiş dolanıyormuşum meğer... Geç de olsa hemen cevap vermek için herkes uykudayken mutfağın bir köşesinde kendime yer buldum; biraz daha geciktirirsem uyku tutmayacak çünkü üzüntümden. Sema'cım ne olur affet!!!
Kendim hakkında 7 ilginç şey;
1. İlkokuldan itibaren öğrencilik hayatımın her bir dönemi başka bir şehirde başladı ve bitti.
2. Eskişehir’e üniversiteden en yakın arkadaşımı ziyaret için (bir haftalığına) geldim; bir daha dönemedim.
3. Her gün istifa etme düşüncesiyle işe giderken; eşimle işyerimde tanıştım ve istifa edemedim.
4. Simyacı kitabını okuduğum günlerde iş arıyordum ve halihazırdaki işimden de memnun değildim. İş başvurusuna gittiğim şirketlerin hepsi şehir dışında olmasına rağmen sevdiğim işi çalıştığım binanın 100 metre ilerisinde buldum.
5. Evlenirken klasik seramonilerin (kız isteme, nişan, söz vs.) hiçbirini yaşamadım. Bu kararımdan pişman olmadım.
6. Çocukluğumdan beri hala bonfilenin yanında çay içerim.
7. Ve bunu pazar kahvaltılarında da yaparım.
Kendim hakkında 7 ilginç şey;
1. İlkokuldan itibaren öğrencilik hayatımın her bir dönemi başka bir şehirde başladı ve bitti.
2. Eskişehir’e üniversiteden en yakın arkadaşımı ziyaret için (bir haftalığına) geldim; bir daha dönemedim.
3. Her gün istifa etme düşüncesiyle işe giderken; eşimle işyerimde tanıştım ve istifa edemedim.
4. Simyacı kitabını okuduğum günlerde iş arıyordum ve halihazırdaki işimden de memnun değildim. İş başvurusuna gittiğim şirketlerin hepsi şehir dışında olmasına rağmen sevdiğim işi çalıştığım binanın 100 metre ilerisinde buldum.
5. Evlenirken klasik seramonilerin (kız isteme, nişan, söz vs.) hiçbirini yaşamadım. Bu kararımdan pişman olmadım.
6. Çocukluğumdan beri hala bonfilenin yanında çay içerim.
7. Ve bunu pazar kahvaltılarında da yaparım.
Mim dalgası hala devam ediyor mu??? Yeni bir dalga gelir mi? Bilmiyorum ama takip edebildiğim kadarıyla mimlenmeyen de kalmadı. Ben yine de mimleyerek merakımı gidermek istiyorum ve diyorum ki;
hayatiminenguzelyili (İngilizce yazdığını okumuştum ama Türkçesi yok :)
mutfaktazen
uzagagidenkadin
kalem aklın dilidir
kizilpembeler kozmetik
asortikkrep'in bloğu
2 tane de dip not düşüyorum:
1. Diğer blog arkadaşlarımın mimlerini okuduğum için yazmadım.
2. Mimlediğim bloglar ise kendilerini lütfen mecbur hissetmesinler.
Şimdi iyi geceler...
29 Mart 2010 Pazartesi
28 Mart 2010 Pazar
Sandalye sehpa modelleri
26 Mart 2010 Cuma
Oyun parkları
oyun oynayarak büyüyorlar, besleniyorlar, gelişiyorlar, zekileşiyorlar. Her çocuğun oyun oynamaya ihtiyacı var. Bu ihtiyacını karşılayamayan çocuk enerjisini boşaltamıyor, ruhunu dinlendiremiyor, hayal dünyası zenginleşmiyor, yaratıcılıkları gelişmiyor.
Peki bizim çocuklarımızın yaratıcılıkları nasıl gelişecek? Oyun parkı sandığı şeylerle mi? Kendi çocukluğumu düşünüyorum; evet hiçbir şey yoktu ama Allahtan oyun parkımız (!) da yoktu. Koskocaman "boş arsa" larımız vardı ve henüz mütahitler bolca ortalıklarda dolaşmıyorlardı. Deli gibi koşturduk, ipler atladık, yakartop, istop oynadık, çamurdan sandalyeler, masalar yaptık...
Peki bizim çocuklarımızın yaratıcılıkları nasıl gelişecek? Oyun parkı sandığı şeylerle mi? Kendi çocukluğumu düşünüyorum; evet hiçbir şey yoktu ama Allahtan oyun parkımız (!) da yoktu. Koskocaman "boş arsa" larımız vardı ve henüz mütahitler bolca ortalıklarda dolaşmıyorlardı. Deli gibi koşturduk, ipler atladık, yakartop, istop oynadık, çamurdan sandalyeler, masalar yaptık...
Şimdi bu oyunlar kalmadı. Boş arsaların hepsi doldu; kaldırımlar renk renk arabalandı. Çocuk olmak da zorlaştı. Bilgisayara, TV'na, dörtduvara, alışveriş merkezlerindeki tozlu top havuzlarına mahkum kaldı.
Bir pazar günü durup dururken sanırım canım oyun oynamak istedi. Bu fotoğrafları aldığım siteyi görünce hem çocuklaştım hem de o çocukları kıskandım. Neden? Neden benim çocuklarım da bu oyunlardan oynayamıyor diye epey bir söylendim; sonra rahatladım.
Çok mu zor? Bu kadar mı imkansız altı üstü beş altı lastiği salıncağa çevirmek; odunlardan trenler, kulubeler yapmak;
Çok mu zor? Bu kadar mı imkansız altı üstü beş altı lastiği salıncağa çevirmek; odunlardan trenler, kulubeler yapmak;
bir sal yapıp suya salıvermek; çok mu zor? Bir yandan ayaklarını suya sokup öte yandan küçük elleriyle tuttuğu kürekle karşıya geçmeye çalışan bir azmi kim durdurabilir? Bu mutluluk hangi parayla satın alınabilir?
Etiketler:
çocuklar,
duvar,
havuz,
kulube,
oyun parkı,
oyun parkları,
sal,
salıncak
24 Mart 2010 Çarşamba
23 Mart 2010 Salı
Cunda'dan tatil dönüşü Elif'in hediyesi
19 Mart 2010 Cuma
17 Mart 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)